
Adı Bilinmeyen Bir Taşradan Efsaneler: Hayalet Islığı
“Bir yer bulun zamansız, mevsim olmasın
Kendi gelemeyenler hayaletler yollasın.”
13 Eylül 2013’te Farazi ve Kayra, üzerinde iki yıldan fazla çalıştıkları, Türkçe müzik tarihinin tartışmasız en önemli storytelling albümü olan o kült eseri yayınladı. Hayalet ıslığı. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan insanların refakatçi eşliğinde dinlemesi gereken o albüm. Gerek altyapıları gerek lirikal içeriği gerek dinleyiciye geçirdiği duygularla bir Yeşilçam filmini aratmayan bu albüm, yerli yahut yabancı diğer rap yapımlarının aksine hızla tüketilip aynı hızda unutulacak bir eser olmaktan çok uzak. Yalnızca Anadolu insanının boğazını düğümleyebilecek Farazi beat’leri, yalnızca Anadolu insanının kalbini ağırlaştıracak Kayra sözleriyle buluşup, 85 milyonun her birinin hikayesini anlatıyor. Köyü olanların hikayesi bu. Dedesi kahveye gidenlerin, arkadaşlarını gömenlerin, evleri yananların, unutulanların hikayesi.
Albüm içeriği ne kadar kasvetli olursa olsun janra hiçbir noktada arabeske uğramıyor ve gerek de kalmıyor. Şarkılarda bahsedilen olayların bazılarını yaşamış olmak bile insanın içine öküz oturması için yeterli. Gerçekten de saadet ailecek bir kovboy filmi izlemekte değil mi mesela? Hiç ölen birinden kalma pijamalar giydiniz mi siz de? Yer yarıldı da ivedilikle içine girdiğiniz oldu mu? Mutlaka olmuştur. Hayalet ıslığı, bu sebeple, Türkçe hip-hop dinlemeyen müzikseverlerin bile benimseyebileceği bir yapıya sahip.Peki bu storytelling albümde anlatılan hikâye nedir? Bu adamın derdi ne? Kayra, Hayalet Islığı’nda yaşanan olayları çeşitli laf ebelikleriyle sözlerine yedirmiş. Hayalet Islığı’nı, “good kid, m.A.A.d city” gibi, storytelling alanında markalaşmış albümlerden ayıran özellik tam olarak bu. Anlatılan hikâyeye ulaşabilmek için üçe bölünmüş bu albümü, üç bölümle incelememiz gerekli.
Albüm bölümlere ayrılmadan önce “Dokunmayarayaparsın” parçasıyla girizgâh yapılıyor. Esasında bu parça albümün devamında karşılaşacağımız şeyler hakkında ipucu verir gibi.
“Otur evinde yangın izle pijamalar temizse giy,
Kumarbazdan ahbap olmaz, ölen konuşmaz.”
Bu parçadan itibaren biliyoruz, ortada bir ölüm ve bir yangın var. Kayra, kumarbaz dostunun yangında ölüşünü, bu travmanın geçmişini ve şu anki durumunu konuşacak.
Ardından ilk kısım başlıyor: “Cenaze”. Cenaze kısmının birinci parçası ise “Ölüler Konuşamaz”.
“Kumarbazla ahbap kundakçıyla sırdaş,
Onların bir kini var ki taş üstünde taş koymaz.”
Bu satırlardan anlıyoruz ki, Kayra yalnızca kumarbazla değil, kumarbazın katiliyle de dost.
Cenaze bölümünün ikinci parçası “Kolonya”. Şarkıda anlatılan hikâyenin geçtiği mekân bir cenaze evi. Kayra, yasın inkâr aşamasını yaşıyor. Olayın şokuyla bulunduğu ortama, dağıtılan helvaya ve kolonyaya anlam veremiyor. Sanki dostu değil ölen, sanki ölen dostu kapıdan giriverecek.
Cenaze bölümünün üçüncü parçası “Merhumun Çalıntı Gölgesi”. Parçada Kayra’ya Ağaçkakan ve Type Wheel eşlik ediyor. Hikâyenin devamında Type Wheel ismini aklınızda tutmanızı öneririm. “Merhumun Çalıntı Gölgesi” başlığı, ölen dostunun hayatının elinden alındığına delalet ediyor. Merhum intikam istiyor. Kayra’nın bahsettiği sırdaşı Kundakçı’ya kin tutmasını istiyor. Kayra bu çağırıdan kaçmaya çalışıyor. Her ne kadar dostunu katletmiş olsa da sırdaşına kin tutmayı beceremiyor. Diğer yandan iç huzuru bulmaktan da çok uzak. Kayra dostunun gömülüşüne tanık olmuş, bedeninin üstündeki bıçakla kabuslarında görüyor merhumu. Bu parçada artık Kayra’nın psikolojisinin yokuş aşağı gittiğini görüyoruz ama bu daha başlangıç.
İkinci bölüm “Mevsim Olmayan Mekanlar”, “Fotoğraflarda Ölümü Görüyorum” parçasıyla başlıyor. Bu parçada Yavuz Turgul’un 1992 yapımı “Gölge Oyunu” adlı filminden bir diyalog var. Ardından gelen “Ayaz Meyhanesi” parçasıyla hip-hop’a devam ediyoruz. Parçada Kayra çeşitli halüsinasyonlar gördüğünden, herkesi merhum dostuna benzettiğinden, gittiği her yere merhumun hayaletini götürdüğünden bahsediyor. Kayra, gerçek hayat ile kopukluklar yaşıyor ve paranoya evrenine geçiş yapıyor.
Sıradaki parça “(Bir) Fotoğrafın Rüyası”. Bu parçada Kayra, dostuna yoğun bir özlem duyuyor fakat onu takip eden hayaletten bir türlü kurtulamıyor. Paranoyalar artık görüntülerle sınırlı kalmıyor, sesler de duyuyor.
“Hayaletinde var mıdır bir damla kan veyahut?
Kabir ziyaretinde niçin ıslık çaldın?
Olmadı tutmadı en cılız cesaretimle
Uyuyorum biliyorum sen de oradasın.”
Eski yöresel efsanelerde ölüler konuşamadıkları için ıslık sesleri sayesinde yaşayanlarla iletişim kurdukları anlatılır. Albümün adının da buradan geldiği tahmin ediliyor. Kumarbazın hayaleti rahat vermiyor Kayra’ya. Islıklarıyla haykırıyor kin tutması için. Bir türlü mümkün olmuyor bu. Kayra, her gece başını yastığa hayalete duyduğu mahcubiyetle koyuyor.
Mevsim Olmayan Mekanlar’ın 4. Parçası “Bir Eve Hangi Gün Gidilmez?” Sahi tek başına yaşayan, yangında tek başına ölen birinin evine hangi gün gidilmez? Muhtemelen öldüğü gün.
Sıradaki parça bu janrada hiçbir şarkı dinlememiş kimselerin bile illaki kulağına çalınmıştır. Türkçe sözlü rap müziğin kült parçası: Unutulanlar. Dünyanın en iyi parçalarından biri olması için Farazi’nin kusursuz melodisi bile yeterliydi ama Kayra’nın sözleriyle daha çok fazlası elde edildi.
“Yer yarıldı, ivedilikle içine girdim
Yanımda kin falan götürmedim, ödünç verir misin?
Duvarı kanatarak bu ranzalarda yarım akıl yat
Ben değil fakat fotoğraflar hoyrat.”
Kayra hayaletin ondan istediği kini tutamadıkça, intikamı alamadıkça küçüldükçe küçülüyor. Kendini borçlu hissediyor. Bir yandan da psikolojisinin viraneye dönüştüğü gözler önünde.
Mevsim Olmayan Mekanlar’ın altıncı ve son parçası “Kar”, albümün geri kalanına göre umut dolu diyebileceğimiz bir altyapıya ve sözlere sahip. Ölüm her ne kadar kaçınılmaz olsa da hayat devam ediyor. Yaşanacak yarınların tınısı var Kar’da. İkinci kısım bu şekilde son buluyor.
Üçüncü bölüm olan “Yangın”a geçmeden önce “Vakitsiz” karşılıyor bizi. Sözlerden anlıyoruz ki acı kaybın üzerinden bayağı zaman geçmiş. Geçen zamana rağmen kumarbaz dostun hayaleti Kayra’yla hala. Yaşadığı yer dar geliyor artık. Atılan iftiralar dayanılmaz noktaya varınca memleketini terk ediyor.
“Yangın” bölümünün giriş parçası olan “Sakin”, hikâyenin en net anlatıldığı parça. Bu sefer vokalde usta prodüktör Da Poet var.
“Bi’ bidon benzin bulmak hiç de zor olmadı
Yanarken ev yüzümde hiçbir mimik durmadı.”
Da Poet’in bu sözleriyle olay örgüsü nihayet çözüme kavuşmaya başlıyor. Meğer Da Poet, Kayra’nın kundakçı arkadaşıymış. Aralarındaki kumar kaynaklı husumet yüzünden Type Wheel’ın evini büyük bir zevkle yakıyor. Çevreden kimse görmediği için gel zaman git zaman suç Kayra’nın üstüne kalıyor.
Bir sonraki parça “Sandığımdan Herkes Babam Gibi Gülecek”. Kayra atılan iftiraları hazmedemiyor artık. Şehrine geliyor. Mahalle meydanında dolduruyor mermilerini. Amacı intikam. Cinayetin ve iftiranın intikamı.
“Kaç zamandır hâlâ kül kokar bütün mahalle
Yeminle yapmadım ben, şahidim bu kahve.”
“Yangın” bölümünün üçüncü parçası “15 Eylül 1966”da Kayra, hala kendini kanıtlama çabası içinde. Kundakçıya meydan okuyor. Artık amacı yangını unutmaktır ama işin içinden sıyrılmayı bir türlü başaramaz.
Albümün son şarkısı olan “Dobro Vecer” yani “İyi Akşamlar” dinleyicinin büyük kısmına göre albümdeki en sarsıcı parça. Altyapısıyla insanın ruhunu bedeninden söküp alıyor. Peki ya sözleri? Sanki ben ya da sen tarafından yazılmış. Bu parçada Kayra artık yıllarca süren paranoyalardan sonra bambaşka biri olmuş. Toplamış kinini, öfkesini Da Poet’i vurmaya giriyor. Yıllar sonra döndüğü taşrasına yabancı. Aynada gördüğü kendisine bile yabancı.
“Önce al derin nefes sonra vazgeç
Demiştim işte bir gün geleceğim er veya geç
Sözümde duruyorum çünkü kafaya koydum
Ederken intikam yeminleri sade kusuyorum
Çeliyor aklımı bir merminin parlaklığı
Söndü mermiler ve yıldızlar parladı
Hemen mi çaydın neden bu denli kaçtın
Öyle güzel uyuyordun ki vurmaya kıyamadım”
Aradan yıllar geçse ve Kayra katil olmaya hazır o adama dönüşse bile uykusunda savunmasız olan Da Poet’i vuramıyor.
Tam son şarkı bitti ve hikâye noktalandı dediğimiz yerde bir after credit parçası olan “Islığı Beklerken” ile karşılaşıyoruz. Bu şarkı, Dobro Vecer kaydına dahil. Dobro Vecer parçası bittikten 40 saniye sonra başlıyor Islığı Beklerken. Kayra bir röportajında bu 40 saniyenin kültürümüzdeki cenazenin kırkının çıkması inancına gönderme olduğunu söylüyor. Islığı Beklerken’de anlıyoruz ki hayalet Kayra’nın hayatından çıkıp gitmiş artık. Yangını düşünmez olmuş. Uzun zaman boyunca bunu beklemiş olsa da türlü hislerin kaybı Kayra’da amaçsızlık hissi yaratmış. O da ıslığı, hayaletin çağrısını yeniden beklemeye koyulmuş. Hikâye tam burada, bu huzursuzlukla son buluyor. Unutulmayı diline dolamış bu eser, yıllandıkça değer gördü ve hala zirvedeki konumunu korumaya devam ediyor. Hayalet Islığı denince akan sular duruyor, düğmeler ilikleniyor. Sanatçılar ise bu albümden öncesinde olduğu gibi sonrasında da storytelling türünde eserler çıkarmaya devam ettiler. Kayra’nın 2019’da yayınladığı “Bütün Ayazların Ortasında” ve 2020’de Farazi ve Sorgu ortaklığında çıkan “Anti-kahraman: 90 Nesli, Hayalet Islığı”nın açtığı yolu takip eden eserler oldu.
Günümüzde Kayra ve Farazi küs oldukları için albüm müzik platformlarında bulunmuyor. Yalnızca Farazi’nin yüklediği enstrümental albüm mevcut. Hayalet Islığı’na 90bpm’in youtube kanalından ulaşmak mümkün.
Bugünlerde hip-hop kimilerine göre hızlıca hit olmak, para kazanmak, havalı saatler ve pahalı arabalar almaktan ibaret sanılsa da 90bpm sanatçıları güncel olarak bu tatta eserler vermeye devam ediyor. Müziğin ruhun gıdası olduğu sözlerini ispatlayan değerli sanatçılarımıza “Let them cook!” diyor ve yeni projelerini müzik platformları başında midemiz sırtımıza yapışmış vaziyette bekliyoruz.
Kendi adıma, hayatımı değiştirdiği ve karakterimi şekillendirdiği için Hayalet Islığı’nın çıkmasına katkı sağlayan herkese çok teşekkür ediyorum.