
Hizmetkarlara Hizmet Etmek : Bir Nirvana Şarkısı Hikayesi
Tarihler 21 Eylül 1993’ü gösterdiğinde Nirvana’nın üçüncü ve son stüdyo albümü piyasaya sürüldü: In Utero. O gün kimse, Kurt Cobain’in kendisi bile, In Utero’nun müzik tarihinde bir dönemin sonunu ilan ettiğini bilmiyordu. Çünkü yaklaşık 7 ay sonra Kurt Cobain canına kıyacak ve aynı zamanda grunge’ın ölüm fermanını imzalayacaktı.
İkinci albümleri Nevermind’dan daha iç karartıcı bir temaya sahip olan In Utero’nun açılış parçası, Kurt Cobain’in gerek medyayla gerek babasıyla olan ilişkisini vurguladığı “Serve The Servants”tır. Bu yazıda size bir yandan şarkının hikayesini anlatırken diğer yandan da Cobain’in çöküşünü hazırlayan en temel etkenleri irdelemiş olacağım.
Şarkının birinci kıtası ile başlayalım. Bu bölüm medyayı ve medyanın müzisyenlere baskısını anlatır. Önce Cobain’in müzik yapma hevesinin söndüğünü anlarız, kendini yaşlı hissetmektedir. ‘Kendi kendine atanmış yargıçların’ (Müzik eleştirmenleri başta olmak üzere onu yargılayan herkesin) hadlerinden daha fazla söz hakkı olmasını eleştirdikten sonra Salem Cadı Mahkemeleri ve cadı metaforuyla karısı Courtney Love’ın medya tarafından maruz kaldığı zorbalıktan söz eder. Şarkıdaki “[Suyun üstünde] batmadan yüzüyorsa eğer, sandığımız gibi bir cadı değil demektir’’ kısmını biraz açalım. Ortaçağ’da bir kadının cadı olup olmadığını anlamanın yollarından biri o kişinin ayağına kaya bağlayıp bir nehre/göle atmaktı. Eğer cadıysa bir şekilde kurtulurdu, kurtulamazsa gerçekten de bir insan demekti. Bu cümlede yer alan ‘batmadan yüzmek’ fiili, boğularak ölen birinin cesedinin suda hareketsiz süzülmesine göndermedir. Şarkıda bahsedilen kadın Courtney Love’dır; özellikle Courtney Love’ın hamileyken eroin kullandığı iddiaları ve Nirvana fanlarının Love’a derin bir nefret beslemesi sebebiyle zor zamanlar geçiren çift büyük bir bunalımdaydı. Şarkının bu bölümünde masum birinin (ki Courtney Love düşünüldüğünde bu tartışmalı bir konudur) yargısız infaza uğramasının olası sonucundan bahseder. İnsanlara böyle bir muamelemede bulunmak neyi düzeltebilir ki?
Nakarat sadece iki cümleden oluşur: “Hizmetkarlara hizmet et’’ ve “Bu destansı boşanma ne kadar da can sıkıcı’’ Sözü edilen ‘destansı boşanma’ elbette Cobain’in ebeveynlerinin boşanması. Bir röportajında Kurt Cobain şöyle demiştir:
“9 yaşıma kadar iyi bir çocukluk yaşadım, sonra klasik bir boşanma davası beni fazlasıyla etkiledi.’’
Peki şarkıda bahsedilen hizmetkarlar kim olabilir? Örneğin Cobain’in anne-babalık görevini yerine getirmeyen ebeveynleri olabilir. Nirvana’yı daha da yukarı taşımaları beklenen fanlar olabilir. Onunla bir röportaj yapabilmek için çabalayıp sonra da onu yeren dergi yazarları ve medya mensupları olabilir. Cobain’in çevresindeki insanların beklentilerinden oldukça bunaldığını gösteren bir cümle bu aslında; hele de kimse ondan bir şey talep edecek konumda değilken.
Şarkının ikinci kıtası tamamiyle Cobain’in çocukluğu ve aile sorunlarıyla ilgilidir. Öncelikle bizzat kendisinin günlüğüne bu parçayla ilgili ne yazdığına bakalım:
“Başlangıçta bu şarkı, yirmili yaşlar için bir tema olan, ebeveynlerinizin yardımı olmadan kendinizi geçindirebilecek kadar büyüdüğünüz bir dönemde reşit olmakla ilgiliydi. Ben daima bir insanın sırf kan bağı nedeniyle ebeveynlerini sevmek için illa da kendini zorlamaması gerektiğini düşünmüşümdür. Ebeveynlerinizi ya da akrabalarınızı sevmiyorsanız numara yapmayın. Onlara nasıl hissettiğinizi söyleyin, ben de kendi yöntemimle babama ondan nefret etmediğimi göstermeye karar verdim. Sadece söyleyecek herhangi bir şeyim yok ve sıkıcı bir Noel geçirmek istemediğim biriyle baba-oğul ilişkisine de ihtiyacım yok. Başka bir deyişle, seni seviyorum. Senden nefret etmiyorum. Seninle konuşmak istemiyorum.’’
Kurt Cobain, babası Donald Cobain’e kıyasla annesi Wendy O’Connor ile daha iyi bir ilişkiye sahipti. Annesi hiçbir zaman onu tamamen terk etmedi, hatta “Smells Like Teen Spirit’’ piyasaya sürülmeden önce Cobain’in şarkıyı dinlettirdiği ilk kişilerden biriydi.. Babası ise bir kez başka bir kadınla evlenip çocuk sahibi olunca ilk oğlunu tabiri caizse yok saydı ve iş Cobain’in 15 yaşındayken evden kovulmasına kadar gitti. O günden sonra hiçbir zaman gerçek bir evi olmadı, annesi bile bir süre ona tahammül edebildi. Sürekli bir başka akrabasının yanına taşınıyordu. Akrabalarından da medet ummayı bırakınca arkadaşlarının evlerinden sokaklara kadar birçok yerde barındı. Annesine babasına olduğu kadar kızgın olmamasının sebebi annesinin Cobain’e daha fazla duygusal destek vermesi olabilir. Donald Cobain ise katı bir babaydı ve duygularını göstermekte iyi değildi, oğlundan bir ‘erkek’ gibi davranmasını bekliyordu. Yetişkinliğinde günlüğüne yazdıklarından da anlıyoruz ki babasına kırgınlığı hiç geçmemiş. Serve The Servants’ın ikinci kıtasında kemikleri büyüdükçe çektiği acıdan (yani yaşı ilerledikçe daha da derin bir depresyona battığından), bir babaya sahip olmayı dilerken onun yerine bir ‘babalığa’ sahip olduğundan bahseder. Sonrasında babasına seslenir ve artık ondan nefret etmediğini söyleyerek yeniden nakarata geçer.
Serve The Servants, Nirvana’nın televizyonda canlı performans olarak sergilediği son şarkıdır aynı zamanda (Live On “Tunnel”, Rome/Italy 1994). Bu performanstan yaklaşık iki ay sonra Kurt Cobain yaşamına son verdi ve grunge müzik de onunla birlikte yavaşça bir daha hiçbir zaman eski ihtişamlı günlerine geri dönemeyecek şekilde öldü. Evet Pearl Jam, Alice In Chains, Soundgarden, Stone Temple Pilots, Hole gibi gruplar müzik yapmaya devam ettiler, hatta MTV Unplugged’da bir süre daha grunge fırtınası esti. Fakat grunge’ın yüzü daima Kurt Cobain olmuştu ve onun yokluğunun yarattığı boşluğu doldurmaya kimsenin gücü yetmedi. Daha 9 yaşında ailesinin dağılmasıyla ve ebeveynlerinin onu reddetmesiyle ilk yaralarını alan, zaman içinde mental sorunlarının ve ünün getirdiği yüklerin uyuşturucu bağımlılığına dönüşmesiyle biten kısa ama görkemli bir hayat. Cobain’in Neil Young’tan alıntılayarak son mektubunda yazdığı gibi: “Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir.”