
Succession İnceleme: Hangi Taraftasın?
1’inci sezonun 6’ncı bölümünün kapanışı bir Amerikan sosyalist bestesi olan “Which Side Are You On” isimli şarkıyla yapılmıştı. Hani şu Kendall’ın babasını devirmek üzere olduğu oylamaya yetişemediği için kaybettiğinde… babası Logan Roy, bu dünyaya çocuk getirmemesi gereken şeytani bir varlıktı. İlk defa onu devirmeye bu kadar yaklaşmıştı ki o da basit bir hata ve kardeşi Roman’ın basiretsizliğine kurban olmuştu. Kendall babası tarafından alt edilmenin ve kovulmanın şokuyla kendini New York caddelerine vurmuştu; hani şu güneşin iki gökdelenin arasında belirdiği caddeye (adını unuttum kusura bakmayın) gelmişti. Kafasını sağa güneşe doğru çevirdi ama güneş yoktu. Logan Roy ise tam bu sırada Amerikan başkanını telefonda bekletiyordu. Ve bu sırada bu çok ironik parça çalıyordu. İşte Succession böyle bir diziydi, sevgili okuyucu. Hangi taraftasın diye sormuştu ya bize, o an çoktan “#TeamKendall”ın bir parçası olmuştuk bile.
Succession… biteli bir sene oldu ama bizim için Kendall’ın ifadesiyle “big shoes, big shoes, big shoes, big big shoes” yani kocaman bir boşluk. Ben, sinemada ya da dizide daha gerçeklik barındıran şeylere çekilen bir izleyici olarak hayatımda bunun gibi çok az şey seyrettiğimi düşünüyorum. Dolayısıyla bu hayatının bir bölümünde Successison’ı çok seyretmiş ve çok etkilenmiş birinin yazısıdır. Ben de bu vesileyle günahlarıyla sevaplarıyla bu kümülatif sanat eserine saygı duruşumu kendimce yapmış olacağım.
Evet, Logan Roy bu dünyaya çocuk getirmemesi gereken şeytani bir varlıktı. Ama şeytansa eğer mevzu bahis muhakkak kendince bazı ruhları satın alacaktır. Logan Roy da kendine satın aldığı ruhlar ve değişik travmalar yaşattığı 4 çocuğuyla ABD’nin en büyük şirketlerinden Waystar-Royco’nun sahibi ve CEO’sudur. Fakat artık şeytanın göç vakti yaklaşıyordu ve yeni bir varis belirlemesi gerekiyordur. Bu role en yakın kişi ise ikinci çocuk Kendall’dır. İşleri iyi de idare ettiği görece söylenebilir, yeni palazlanan bir uygulamayı satın alacaktır. Bu mevzuyla uğraşılırken Logan kalp krizi geçirir ve Kendall esas aday olarak ön plana çıkar. Diğer iki kardeş Shiobhan Roy ve Roman Roy da kendi travmaları sebebiyle Kendall’ı istemezler. Hastanede Kendall Roman’a “Seni seviyorum dostum, ama ciddi biri değilsin” diye söylenmişti. Evet dizinin yaratıcısı Jesse Armstrong bize ilk bölümden neyle karşı karşıya olduğumuzu söylemişti (tabi biz bunu o zamanlar bilmiyorduk).
Bir dizi izlemek, hele ki sevdiğiniz tarzda ve içine çekildiğiniz, belki de karakterle kendinizi bütünleştirdiğinizde zevki çokça artan bir şeydir. Succession tam bu noktada benim istediğim her şeyi bana sunan bir dizi oldu. Hikayenin ana teması biraz önce değindiğim şekliyle şirketi babalarından sonra devralmaya çalışan 3 kardeşin hikayesi üzerine kurulu. Fakat anlatımdan anlatıma fark vardır. Succession bu anlamda bir sürü temayı üzerinde taşıyan bir dizi. Shakespearian tarafı sizi içine çekerken; hiç beklemediğiniz anda beklemediğiniz şeylerin gerçekleşmesi izlediğiniz şeye daha fazla bağlanmanızı sağlıyor.
Örneğin; 1’inci sezonun muazzam finalini hatırlayalım (ki 3’üncü de yabana atılmamalı; oraya geliriz). Kendall mağlubiyeti tersine çevirerek kaleyi içten fethetmeyi isteyerek hamlesini yapar. Ama Succession’ın evreninde karakterler hiçbir zaman istediklerine tam olarak kavuşamazlar (biri hariç). Shiv’in düğün gecesinde kazaya karışan Kendall’ın pisliğini babası temizler ve ikinci sezon “babasının kuklası” durumuna gelir. Üstü kapatılamayan cruise skandalı sonrası birinin hapse girmesi gerekecektir. Lüks bir yatta toplanan aile üyeleri milyarların içinde ne kadar mutsuz yaşanabileceğinin bir şovunu yapar bize. Logan, İbrahim- İsmail metaforu üzerinden Kendall’ı feda etmiştir. Yaptıkları ikili konuşmada Logan Roy Kendall’a “katil değilsin, katil olman lazım” diyerek eksiğini yüzüne vurur. Ve hepimizin zevkten dört köşe olduğumuz basın toplantısında “bugün, onun saltanatının son günü” diyerek tekrar hamlesini yapmıştır. Logan’ın oradaki surat ifadesi her şeyi açıklıyor aslında, ondan beklediği buydu.
Üçüncü sezon “manik Kendall” ve mücadelesini izledik. Ailenin iktidar problemi yaşayan ve belki de dizi tarihinin en iyi sahnelerinden birine imza atmış kardeşi Roman Roy (mastürbasyon sahnesini kastediyorum) kıvrak zekasıyla öne geçmeye başlamıştır. Shiv ise görece geri kalmıştır çünkü babasına Pearce satın alımında kazık atmıştır. CEO olmak istemiş ve hatalarının kurbanı olmuştu. Kendall, 40’ıncı doğum günü partisinde kişisel hezeyanının kurbanı olmuştur. Aslında Succession’ın yaptığı en etkileyici şeylerden biri zaafların ya da zayıflıkların bu milyarlar dünyasında yeri olmadığıdır. Kendall bir kaybedendir ve bu hiç değişmemiştir. Ne aşkta, ne işte ne de aile ilişkilerinde istediğini ulamamıştır. Hoş diğerleri de farklı değildir. Dediğim gibi Logan Roy gibi şeytanlar çocuklarında kapanmayacak yaralar bırakır. Sonun başlangıcı da GoJo satın alımında başlar. Kendall işi çözse de Roman doğru hareketi yaparak İsveçli teknoloji otistiği Lukas Matsson’u bağlar. Yine bir düğün… annelerinin düğünü için İtalya’da olan kardeşler kendilerini bir ortaçağ entrikasının içinde bulurlar, babaları onları devre dışı bırakmıştır. Tıpkı çocukluklarında olduğu gibi bir sürü travmayla ve hayalini kurdukları koltuğu başkasına satmayı düşünerek. Anneleri de Londra’da bir daire karşılığında şirket içi söz haklarından vazgeçtiği anlaşmayı bozmuştu.
İstediğiniz kadar zengin olun, istediğiniz kadar her şeyi yapabilecek kudrete sahip olun eğer çizgi sizin için çekildiyse asla onu ihlal edemezsiniz. Günümüz dünyasında ve büyük şirketlerin yönetim departmanlarında da bu böyledir. Her şeye kudretliler bütün kararları alır ve herkesin ona uymasını ister. Sizi bu dünyada ayakta tutan tek şey ise doğru ata oynamak olacaktır. Logan’ın abisinin torunu Gregg için de bu böyle gerçekleşti. Kuzen olarak bulunduğu ailede belki de duruşu ilk başından beri bozulmayan tek kişi oydu. Hep doğru ata oynamasını bildi. Güç kimden yanaysa onun yanında oldu ama asla kendisi gibi dairenin dışından olan damat Tom’u satmadı. Tom Wambsgans ise Kendall’ın yanında neden olmadığına dair verdiği cevapta her şeyi açıklamıştı; “Çünkü onun kaybettiğini hiç görmedim ama sen birçok kez kaybettin”. Haklıydı. Hep Logan kazanmıştı. O yüzden de hiçbir zaman o tahta oturamayacaklardı.
Sevginin ne demek olduğunu bilmeyen insanlar hayatı sadece istediklerini yapabileceklerini ve onu elde edebilmeleri yolunda yapılacak her şeyi mübah sayarlar. Succession bunun da çok güzel örneklerini veriyor. Sevgiyi hiç tatmamış Shiv ona delicesine (belki de) aşık adama düğün gecelerinde açık ilişki teklif ederken ve bunu da daha sonra gerçekleştirirken Tom’un iradesini yıkıp geçmemiş miydi? Bunu da gerçek insanlarla yapma diyerek zümre bilincinin ne olduğunu anlatmıştı. Tom da kestirmeden gitmeyi seçmişti buna karşılık olarak, şeytana ruhunu satmıştı. Çünkü kendisinin deyimiyle pahalı zevkleri vardı.
Biz duruma geri dönelim; şirket ellerinden gidecekti ve buna karşılık hiçbir şey yapamayacaklardı. Onlar da babalarına savaş açarak yine eski takıntı Pearce’ı almak için hamlelerini yaptılar. Üç kardeş ilk defa aynı anda kaybetmenin verdiği refleksle birbirlerine kenetlenmişlerdi. Babalarını alt etmeye de çok yaklaşmışlardı. Hisse fiyatları yapılan anlaşmanın altındaydı ve veto edebilirlerdi. En azından daha fazlasını alabilirlerdi. Connor’ın düğününden bir gece önceki çöküntüsü sebebiyle gidilen karaoke barda Logan’la buluşurlar ve bize hiçbir şeyin değişmediğini anlatan o replik gelir; “sizi seviyorum ama ciddi insanlar değilsiniz.” Daha 1’inci bölümde Kendall’ın Roman’a söylediği yerden bir adım ileri gidememişti hiçbiri. Layık değillerdi.
Sinemada başkarakterler her zaman gösterişli ölürler. Logan çocuklarının baskısına dayanamayıp fiyat artırmaya İsveç’e yollanırken Connor eski eskort sevgilisi Willa’yla evlenecektir. 4’üncü sezonun 3’üncü bölümü olan bu bölüm Breaking Bad’in Ozymandias bölümünden sonra tam puan almış tek bölümdür. Bir düğün Succession evreninde bir kez daha mahvolmuştur. Logan Roy ölür. Belki de dizinin başarısı bize bu ölümü en ince ayrıntısına kadar yaşatmasıdır. Hangimiz Kendall’la o kamaradan çıkıp Shiv’i aramadık ki? Ya da Connor’ın beni hiç sevmezdi, demek öldü deyip yaşadığı travmayı görmedik? Artık babaları olmadan hayatlarına devam edecek karakterlerimiz daha da kenetlenmiş halde yollarına devam ederler. Vefattan sonraki gün yeni CEO belirleme toplantısında, Logan’ın bıraktığı mektupta Kendall’ın isminin altı çizilmiştir. Sonunda kazanacak gibi görünüyordur. Roman’la eş CEO’luk üzerinden bir formül geliştirilir ve GoJo satışına kadar ikili düzeni kurup anlaşmayı batırmakta karar kılarlar. Fakat Shiv devre dışı kaldığını hisseder. Lukas Matsson’ın tarafına gizliden geçer ama o şaheser Living+ bölümünde Kendall tartışmasız Number One Boy olduğunu kanıtlar. Shiv ihanet etmek üzeredir. Lukas’la CEO’luk üzerinde anlaşır. Roman ise cenazedeki durumundan mütevellit savaşı kaybeder. Kendall hala dümendedir, anlaşmayı batırıp şirketi elinde tutup babasının ona 7 yaşında yerdiği sözü teslim alacaktır.
Biz izleyenler de buna kesin gözle bakıyorduk. Haddi zatında günün en karanlık anı güneşin doğmaya en yakın olduğu saatlerdir ve beklediğimizi elde edemedik. Kendall kaybetti sevgili okuyucular. Bir insan en başta neyse en sonda da odur tezi üzerinden hikayesini bina eden Jesse Armstrong, doğru oynayanların kazanacağını ve ahlakın o dünyada çok da yeri olmadığını bize gösterdi. Kendall, Roman ve Shiv hiçbir zaman kazanmaya layık insanlar değildi. Biz sadece tarafımızı seçmiştik. Birinin kazanmasını istiyorduk. Ve tıpkı 1’inci sezonun 6’ıncı bölümündeki gibi oylamayı bir oyla kaybeden Kendall her şeyini kaybetmiş biri olarak çocukluk hayaline veda etti. Shiv, manik kardeşi yerine kazanmayı bilen eşinin yanında oldu ve CEO Tom Wamsgans’in yanında yerini aldı.
Dört sezon süren efsanevi dizinin röntgenini çektiğimizde karşıdaki manzara tam olarak budur. Nicolas Britell’in eşsiz müzikleriyle sinema sanatının kullanım muazzamlığıyla Succession jeneriğini asla geçmediğim bir dizi olmuştu. Favori bölümlerim, favori anlarım ve hikayenin dinamik anlatımıyla akıl oyunlarının en net yansıtıldığı harika bir anı olarak hep aklımda yer edecek. İnsani durumlar, aile, kardeşlik ve hırs kelimelerinin farklı kullanımı New York’un gökdelenleriyle birleştiğinde artık bir izlenceden çıkıp deneyim durumuna geliyor. Tabi ki sonuna kadar #TeamKendall’ın bir üyesi olarak kalacağımı da söylemeden edemeyeceğim.